NURETTİN KALDIRIMCI : Siyam ikizleri siyaset ve bürokrasi

18.06.2023

Devlet siyasetin kurumlaşmasıdır! Siyaset devleti yönetme bilimi ve sanatıdır!

Siyasetin kalitesi ve siyasetçilerin liyakat sahibi olup olmadıkları devletin nasıl yönetildiği ile doğrudan ilgilidir. 

Devlet, kamu yönetimi denilince siyaset de bürokrasi de olmazsa olmaz niteliktedir. Siyaset bürokrasinin, bürokrasi siyasetin yerine geçemez.

Siyaset vizyon, strateji, karar verme yetkisi, bürokrasi ise siyasetin ete kemiğe bürünmesidir.

Normal şartlarda aynı yöne bakarlar. Birine bakıp diğerini görebilirsiniz.

Etkileşim içindedirler; fakat çatışma durumlarında biri diğerini engellemeye çalışabilir, güçlendirir veya zayıflatabilir.

Siyaset ve bürokrasi “siyam ikizleri” gibidir.

***

Toplumsal gelişmişlik derecesi, ekonominin, adalet, eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerinin istenilen düzeyde ya da yeterli olup olmaması, siyasetle ve bürokrasi ile ilişkilendirilir.

Liderlik ve vizyon eksikliği, maddi ve beşeri kaynakların etkin kullanılmaması, toplumsal refah azlığı gündeme geldiğinde muhatap öncelikle siyasetçiler sonra da bürokratlardır.

Ne var ki zamanla siyaset ve bürokrasiye olan güven sarsılmıştır. Şüphesiz böyle bir algının tarihi, sosyal ve kültürel olduğu kadar aktüel sebepleri de vardır. Fakat birçok faktör üzerinde durulabilse de kök sebebin ülkelerin sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi olduğunu kabul etmek gerekir.

Osmanlı atalarımızdan tevarüs ettiğimiz olumsuzluklar Cumhuriyet döneminde de devam etmiştir.

Kendilerini memleketin gerçek sahipleri sayan asker-sivil bürokratik egemenliğin, tek parti döneminde ve özellikle 1960 sonrası siyaset ve bürokrasi kurumlarının sağlıklı gelişmesini engellediğini kabul etmek gerekir.

Askeri vesayetin yanı sıra, 60’lı yılların sonundan itibaren ortaya çıkan ideolojik partiler ile ilerici gerici, sol sağ, laik laik olmayan gerginliğinin siyasette ve bürokraside zaten öteden beri var olmayan etkin yönetim fikrini hepten unutturduğunu, bugünkü tablonun bu sürecin sonucu oluştuğunu söyleyebiliriz.

Toplumun refah ve huzurunu artıracak şekilde devletin iyi yönetilmemesi, ülke kaynaklarının etkin kullanılmaması, siyaset kurumunun yetersizliği olarak ileri sürülen temel şikayet ve iddiadır.

Bir kısmı siyasetin eksikliği olarak da ileri sürülen gereksiz mevzuat ve işlemler, inisiyatif ve risk almama, işlerin gecikmesi, sorumluluktan kaçma, yetki devretmekte isteksizlik, yolsuzluk, nüfuz kullanımı, eşit davranmama, adam kayırma gibi olumsuz davranış ve işlemler de bürokrasinin olumsuz yüzünü ifade etmek amacıyla kullanılmaktadır.

***

Liyakatın yani işe uygunluğun, eşitlik ve hakkaniyetin, bir bakıma adil rekabetin bulunmayışı ayak oyunlarının, kurnazlığın, adam kayırmanın, torpilin sonuç verdiği ortamlardır.

Peter ilkesi malum: Hiyerarşik yapılarda yeteneksizler layık olmadığı pozisyonlara yükselme eğilimi içinde olurlar!

Bu önermenin doğal sonucu olarak, zamanla bir organizasyondaki her pozisyon o pozisyona ait görevleri yerine getirebilecek yeterlilikte olmayan çalışanlarca doldurulacak ve görev henüz yetersiz olduğu için yükselmemiş olanlar tarafından yerine getirilecektir.

Genellikle her iki kulvarda da caydırıcı liyakat kriterleri yoktur. Bütün zorluk atanıncaya veya seçilinceye kadardır.

Bazı siyasetçiler için bürokrasi siyasetin tarlası olmuş, bazı bürokratlar ise görevlerini siyasete atlama taşı olarak görmüştür.

Her iki alanda da görevin anlamı, önemi yeterince bilinmeyip hesap sorulmayınca, bir de utanma olmayınca, niteliksiz/kifayetsiz muhterisler kuyruğa girmektedir.

Bürokrasi siyasetin gölgesinde savrulabilmekte, atanmak, terfi etmek için ideolojik ve siyasi görüş benzerliği, tarikat, cemaat, vakıf, dernek kardeşliği, nepotizm, hemşehricilik, bölgecilik, meslektaşlık, arkadaşlık belirleyici olabilmektedir. 

Hem siyaset hem bürokrasi kulvarında yerli ve milli diyebileceğimiz yol ve yöntemlerle tırmanılan kariyer basamakları, yer yer liyakatsizleri  ödüllendiren bir süreç gibidir.

***


Ülkemizde siyaset bürokrasiye mührünü fazlasıyla vurmaktadır.

Her gelen hükümet eski tecrübeyi görmedi, bazen yapılanı yıktı, işe yeniden koyuldu. Aynı hükümette bile bir bakan değişince bütün üst düzey bürokratlar değişebildi!

Çoğu kuruluşta çalışan sayısını yarıya indirseniz ve kalanların verimli çalışmasını sağlayabilseniz inanın üretilen kamu hizmeti hiç aksamayacak, belki hizmet kalitesi artacaktır.

Ankara’da ve ülkenin her köşesinde bilgili, birikimli, üst düzey kamu görevlerinde bulunmuş ve hiçbir şey yapmadan maaş alan, atıl bekleyen, belki sayıları binleri bulan bürokrat, danışman, merkez valisi vb. unvanlı yetişmiş insanın varlığını aklınız alabiliyor mu?

Seçilen milletvekillerinin en önemli işlerinin vatandaşın talebini bürokrasiye intikal ettirmek olduğunu, bir gün içinde TBMM’nden kamu bürokrasisine binlerce telefon açıldığını biliyor musunuz? İş bulmak, tayin, terfi talepli görüşme ve ziyaretlerin çoğu milletvekilinin en önemli meşguliyeti olduğunu kim inkar edebilir?

Devleti iyi yönetmek, kamu yönetimini etkin kılmak, siyasetin hem sorumluluğu hem de başarı şartıdır.

Öteden beri devletin, modern yönetim ve organizasyon ilkelerinden uzak şekilde yönetildiğine dair herkesin bildiği o kadar çok örnek var ki.

***

Yeni sistem gereği, Sayın Cumhurbaşkanı’nın taşıyamayacağı bir yükün altına girmesi olgusuyla tanıştık.

Cumhurbaşkanı’nın devlet başkanı ve genel başkan olması, sadece siyasetin değil bürokrasinin de Cumhurbaşkanı’nın niyeti yönünde hizalanması gibi bir sonuç doğurdu. Bürokrasi durumdan vazife çıkarma yoluna giderek neredeyse her konuda riskten kaçınma ve onay alma eğilimine girdi.

Merkeziyetçi eğilimin ve hızlı karar verme isteğinin en azından her zaman ve her konuda yararlı olmadığı, bilakis bazı işleri geciktirdiği anlaşılmış olmalıdır.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın mesela bakan yardımcılarını da ataması, yönetim ilkeleri ve etkinliği bakımından hiçbir surette savunulur gibi değildir.

Son yıllardaki istihdam politikası iktidarın ”kendi memurunu alması” gibi anlaşılan bir tablonun ortaya çıkmasına yol açtı. Norm kadro, maliyet ve verimlilik kimin umurunda denilecek türden uygulamalar, kamu hizmetinin gereği değil sanki işsizliği azaltma amaçlı gibidir.

Bu dönemde üst düzey kamu görevlilerinin birikimlerine uygun olmayan yerlerde birden fazla görevlendirilmesine, dengesiz denebilecek seviyede maaş almasına akıl erdirmek zordur. Bütün bürokratik sistemin dengesini etkileyen ve keyfilik kokan bu uygulama baştan sona yanlıştır.

Sürdürülemez, irrasyonel yani aktüeryal dengesi olmayan ve üstelik muhalefetin de tahrik ettiği yeni sosyal güvenlik-emeklilik sisteminin temelinde aslında seçim kazanma hesabı yani koyu bir “popülizm” yok mudur?

Sonuç olarak, birçok kararı verme yetkisinin tek elde toplanmasının kar/zarar tablosu çıkarıldığında veya toplu değerlendirmesi yapıldığında sürdürülebilirlik bakımından umutlu olmak zordur.

***

Milletin emanet ettiği makamlardaki siyaset ve bürokrasi erbabı millete hizmet etmek görevini yerine getirirken başarılı olmayı namus ve şeref meselesi gibi görmelidir.

Yönetim kalitesi ve yönetici başarısı ölçülür mü? Evet ölçülür ve kesinlikle ölçülmeli, kamu hizmeti kişilerin keyfine, merhametine bırakılmamalıdır.

Bu bağlamda, performans ölçümü hem gereklidir hem de özgüven alametidir. Ölçülmeyen başarı sadece bir rivayettir. Başarınız ölçülmez, etkinlik hesabı yapılmaz, hesap vermezseniz siyaset ve yöneticilik o kadar kolay ve keyiflidir ki.

Yönetim kalitesi ve başarıya dair herhangi bir ölçüt yoksa, mikro ölçekte her türlü organizasyonun, makro açıdan da toplumun kaderi “yalancı şöhretler” tarafından idare edilmektir!

Ülkenin bütün çocukları eğer liyakat sahibi iseler, hiçbir ayırım yapılmadan eşit derecede istihdam edilebilmelidir.  En iyi olanların önü açılmalı, layık olmayanlar engellenmelidir. Özellikle kamu personelinin istihdamı sürecinde sınav ve mülakatı ayırımcılık mekanizmasına döndürenler sadece rövanşizm duygusunu ve kutuplaşmayı artıracaktır.

Siyasetin ve bürokrasinin bilimsel yönü, teorisi, ilkeleri ve uygulamadaki problemleri yeterince bilinmez ise, kamu yönetimi başarısız olacaktır.

Çağdaş standartlarda yeterli kurumsallaşma yoksa devletin iyi yönetilmesi şansa kalmıştır.

***

Siyaset kurumunun ve bürokratik sistemin etkinliği bakımından öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne önemli bir görev düşmektedir. TBMM sadece siyasi meşruiyet sağlama organı olmaktan çıkarılmalı, devletin iyi yönetilmesinin bir parçası da olmalıdır.

Bu bağlamda siyasetin ve bürokrasinin hesap vermesine imkan veren bütçe görüşmeleri ciddiye alınmalı, komisyon ve genel kurul görüşmeleri olabildiğince geniş şekilde kamuoyuna duyurulmalıdır.

“Bütçe hakkı” sonuna kadar kullanılmalı, müzakere ve oylama süreci yöneticilerin liyakatini değerlendirmek, kamu yönetiminin kalitesini artırmak açısından bir imkan olarak görülmelidir.

Aynı çerçevede Sayıştay denetiminin etkinleştirilmesi, siyaseten ve hukuken etkili sonuçlar doğurabilir. Sayıştay raporlarının kamuoyuna mal edilmesi ülkenin nasıl yönetildiği hakkında güvenilir bir kaynak oluşturacaktır.

……

Nurettin Kaldırımcı: Profesör, İşletme Yönetimi. Rekabet Kurumu eski Başkanı. 20. dönem Kayseri Milletvekili (1995-1999).

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir