08.03.2023
ABD’nin kuruluşundan (1789) günümüze 46 başkanı olmuş. Bu başkanlar içinde, 20 Ocak 2017-20 Ocak 2021 yılları arasında başkanlık yapan 45. başkan Donald Trump’ın ayrı bir yeri var. İşte bu ayrı yeri, bu yazımızın konusunu oluşturuyor. Bu ayrı yer sayesinde “Trumplaşma” denilen bir olgu gün yüzüne çıkmış, inceleme konusu olmuştur.
Nedir Trumplaşma?
Trumplaşma güce tapmadır, güçten başka bir şeye inanmayı reddetmedir.
Trumplaşma kendi gücünü devletin gücüyle bir görüp, bu güce itaat etmeyenleri gayri meşru göstermektir.
6 Ocak 2021 tarihinde seçimler ABD kongresinde tasdik edilecekken Trump’ın çağrısıyla Trump destekçileri resmen ayaklandılar. Kısa bir sürede on binlerce Trumpsever Beyaz Saray’ın önünde toplanmıştı. Trumpseverler seçim sonuçlarını hile karıştırıldığı gerekçesiyle kabul etmiyorlardı. Bunlar bu cesareti Trump’tan, güçlerini Trump’ın gücünden alıyorlardı. Trumplaşma popülist bir harekettir. Yani gücünü halk kalabalıklarından alan Trumplaşma halkı galeyana getirmek için her türlü ayak oyununa başvurmaktır.
Trumplaşma iktidarını korumak için dünya ile savaşmayı göze almaktır. İnsanların hayatının hiçbir değeri yoktu Trumplaşma için. Önemli olan iktidarını sürdürmektir ki 75 yaşındaki Trump’ın tekrar başkan olmak için yapmadığı şey kalmamıştır. Trump ABD’nin en hukuk tanımaz başkanı olarak tarihe geçmiştir. Bu açından ABD’nin Demokrat Parti’den seçilen 35. başkanı John F. Kennedy’e suikast yapanlar ile Trumplaşma’yı popüler kılan sebepleri beraber düşünmek gerekir. (Konuyla ilgili olarak Oliver Stone’ın yönettiği, Kevin Costner’in bölge avukatı rolünü canlandırdığı 1991 ABD yapımı JFK filmini tavsiye ederiz.)
Perdenin arkasındaki güç aynıdır: Ne pahasına olursa olsun devletin gücünü kapitalistlerin desteğiyle Cumhuriyetçi başkanlarla korumak. Yine güç gerçeği ortaya çıkıyor. Cumhuriyetin kapitalist gücüne hizmet edenler ihya olur, karşı çıkanlar ise bertaraf olur.
Trumplaşma gücü muhafaza etmek için hukuku tanımamaktır. Gücü muhafaza etmek için kafasına göre bir kanun çıkarıp bu kanuna uymayanları vatan haini ilan etmektir.
Trumplaşma Cumhuriyet adına her şeyi yapma hakkını kendinde görmektir. Aslında bir yerden sonra Trumplaşma için Cumhuriyetçi ya da Demokrat olmanın bir anlamı, bir farkı yoktur. Çünkü burada esas olan Trumplaşma’ya hizmet edip etmemektir. Yani bugün Donald Trump’ın kendisi Demokratlardan yana başkanlık yarışına girerse yine Trumplaşma’ya karşı koyamaz. Çünkü daha başında beri, yani ABD’nin kuruluşundan itibaren Trumplaşma bir virüs gibi devletin derinliklerine nüfuz etmişti. Buradan hareketle derin devlete geliyoruz.
Trumplaşma derin devletin bir başka ismidir. Her derin devletin ismi farklıdır. ABD’nin derin devletinin ismi de şimdilik Trumplaşma’dır. JFK bu derin devlete (Trumplaşma’ya) kafa tuttu ve muhtelif kapitalistlerin ortaklaşa ürettiği bir silahla ortadan kaldırıldı. Derin devletin kapitalistler tarafından ücreti ödenen tetikçileri hep birlikte John F. Kennedy’i yaylım ateşine tutmuşlardır. Birlikte başkanı öldürmüşlerdir. Suçlu her kes yani hiç kimse. Sorumlu yok. Zaten derin devletin faili meçhullerle öldürttüğü kimselerin failleri hiçbir zaman kanun karşısına çıkmamıştır.
Trumplaşma tribünlere oynamaktır, popülizm bayrağını nerede nasıl sallayacağını bilmektir.
Trumplaşma devletin örtülü ödeneklerini sınırsız kullanmak hakkını kendinde görmektir. Bu örtülü ödeneklerin girdisi-çıktısı da kapitalistlerin kasasından çıkmaktadır.
Trumplaşma silahlanma hakkını sadece kendinde görmektir.
Trumplaşma kendine göre uydu devletleri ortaya çıkarmaktır.
Trumplaşma basın ve yayını kendi çıkarlarına göre yönetmektir. Ki post-truth (hakikat sonrası siyaset, post-Trump (Trump sonrası siyaset) tam da Trumplaşma’yı ifade etmektedir.
Donald Trump’ın kendisinin de bir iş adamı (kapitalist) olduğu düşünülürse paranın iktidar ile ilişkisi daha iyi anlaşılır.
Trumplaşma, iktidar aracılığıyla parayı yönetme gücünü elinde bulundurmaktır.
Trumplaşma’nın bir de din ile ilişkisi var. Din açısından ABD’nin Cumhuriyetçi başkanlarına bakıldığında dindar Hristiyan (Evanjelik, Mormon, Baptist, Metodistler vs.) oldukları görülür.
Trumplaşma dini kullanmaktır. Din onlar için çıkarlarına hizmet ettiği müddetçe kutsaldır, onların gücünü yüceltmeyen dinin hiçbir değeri yoktur.
Trumplaşma şeytanı sağ kulvarda maksimum seviyede kullanma beceresi göstermektir.
İsimler gider ama Trumplaşma sosyal ve siyasi bir olgu olarak hep yerinde kalır. Trumplaşma halkların kendi elleriyle kazdıkları kendi mezarlarıdır. Her halk kendi Trump’ını (celladını) kendi yaratır. Maalesef halkların doğasında vardır: Kendi Trumplarını kendi içinde taşımak ve yaşatmak. Antitezi olmadığı gibi sentezi de yoktur Trumplaşma’nın.
Trumplaşma varlığını ispatlamış bir olgudur. Başı sonu belli olmayan bir süreçtir. Tek başına bağımsızlığını koruyabilen bir realitedir.
Her milletin Trumplaşma süreci de farklıdır. Mısır Firavunları ile Batı Trumpları arasında nitelik olarak hiçbir fark yoktur. Sonuçta her ikisinde de bir inanç ve bu inanca göre yaşayan bir halk gerçeği vardır. Trumplaşma Doğu ile Batı dünyasının güç ve güce tapınma gerçeği üzerinde benzediği ya da buluştuğu tek yerdir.
…
Bu yazı Faik Öcal’ın yakında Zilan Akademi Yayınları’ndan çıkacak Yeni Bir Aydınlanma Felsefesi kitabından alındı.